Savunma Sanayi Lideri Prof. Dr. İsmail Demir’den Habertürk’te Kübra Par ve Güntay Şimşek’in sorularını yanıtladı.
Prof. Demir’in konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
HAVELSAN’ın ismi Havacılık Elektronik Sanayi. Denetime girdiğinizde kara, hava, deniz oluyor. Denizde komuta denetim yapacağınızda oradaki yazılımlarda işin bilimsel tabanında ister istemez bir geçişlilik var. Şirketlerimiz hayli büyüdü. Birtakım üniteler ‘Bunu yaptık, bunu da yapalım’ diyerek kaygan yere girebiliyorlar. KOBİ ve küçük şirketlerimizin ezilmeden orta güçlü şirketlerimizin ortaya çıkmasında daha hassas oluyoruz. Bu geçişkenlik iş hacmi, ciroda alt ünitelerin hevesleriyle oluyor. Çok sert sonlar koymak da hakikat değil. Uzun bir geçmiş var. Ana merkezde kalan en kıymetli husus simülatörler oldu. HAVELSAN çok kıymetli uzmanlık kazandı. Yazılımda gelişmeler başladı. Şu anda insansız deniz araçlarından, kara, hava araçlarına kadar makul alanlarda dokunuşlar başladı.
“HAVELSAN DÜNYADA ÜÇÜNCÜ ŞİRKETE GERÇEK YOL ALIYOR”
HAVELSAN askeri uçakların simülatörleri konusunda makul kabiliyetleri geliştirmişti. Buna siviller de eklendi. THY ile iştirak yaparak bu türlü bir mevzuya giriş yapıldı. THY dışarıdan sipariş verdiği kimi simülatörler yerine HAVELSAN’dan sipariş verdi. Sivil alanda yalnızca temel olarak iki şirketin domine ettiği alanda dünyada üçüncü bir şirket olmaya hakikat yol alıyor. Askeri alanda savunmada geliştirdiğimiz birçok hususun sivil alanda uygulamalarını düşündük.
“AKSUNGUR’LA GSM SİSTEMİNİ FELAKET BÖLGESİNE GÖNDERDİK”
Felaketin büyüklüğünü görmek lazım. Bir kentte bir bölgede olsaydı telekomünikasyon şirketleri bir kente ağırlaşırdı. Felaket olduğu anda prototip dediğimiz sistemi bir an evvel sarsıntı bölgesine gönderelim dedik. Aksungur’a konmuş GSM sistemini felaket bölgesine gönderdik. ANKA üzerinde öbür bir baz istasyonu denedik. Gerek harekat ortamı gerekse felaket manasında kullanmak için bunlar gerekli. Bunun çok yaygınlaştırılmış durumu çok daha geniş ölçüde hizmete vesile olabilir. İnşallah bunu hızlandırarak devam edeceğiz.
“GEMİNİN ÜZERİNDE YILIN SONUNDA TB3’Ü GÖRMÜŞ OLACAĞIZ”
Orijinal tasarım olarak bir ismi havuzlu çıkartma gemisi, başka atı çok niyetli amfibi gemi diye başladı. Proje ilerledi. Üzerinde helikopterlerin inip kalkması düşünülüyordu. Gemimiz olgunlaşmaya başladığında projenin talepleri oluşturma safhası 10 seneye kada gidiyor. Bunu biz 6,5 yılda yaptık. Özgün kanıdan bir adım öne geçerek bu gemimize SİHA’ların inip kalkması fikrini Selçuk Bey’le görüştük. Selçuk Beyefendi belli hazırlıklar yapmış olduğunu söyledi. Böylelikle çevrim başladı. 7 sene öncesinde bu kadar SİHA’mız yoktu. Kamuoyunda uçak gemisi olarak biliniyor. İHA ve SİHA’larda bir uçak. Süratle TB 3 geliştirildi, Akıncı ve Hürjet bunun üzerinde olabilir diye çalışmalar yapılıyor. TB3 süratle çalışıyor. Bizim beklentimiz bu yıl sonuna kadar bunun üzerinde TB3’ü göreceğiz. Daha sonra Akıncı ve Hürjet’i göreceğiz.
“PANDEMİ OLMASAYDI 7-8 AY EVVEL DEVREYE GİRECEKTİ”
İspanyollar da bunu heyecanla karşıladılar. Savunma sanayi konusu ulusal bir bahis. Bu türlü bir gemiyle gurur duymak yerine seçim propagandası demek. Pandemi olmasaydı 7-8 evvel devreye girecekti. Bunun bir takvimi var, onu işleteceğiz. Birtakım projelerimiz daha var. Bunların takvimi de işleyecek. Bunları mümkün kılan siyasi iradenin de hakkını vermek lazım. Kim olursa olsun şu gemiyi gördüğünde bu Türkiye’nin gururu ve bunu yapan siyasi iradeye kesinlikle hürmet duyması gerekiyor. Bu gemiye refaket edecek istif sınıfı fırkateynlerimiz olacak. Onun da vakti gelecek. Artık tersanecilik bölümü çok büyüdü Türkiye’de. Bu gemiyi bir özel tersanemiz yaptı. Şu geminin ulusal ve yerli öge olarak elde edilmesi kadar büyük maliyet avantajları da sağladığını unutmamamız gerekiyor. En az yüzde 35-40 yarar sağladı.
“DERYA LOJİSTİK GEMİSİ BU SENE DEVREYE GİRECEK”
İsimleri bazen şirketlerimiz bazen kuvvetlerimiz koyuyor. Derya lojistik dayanak gemisi. Özel bir tersanemiz yapıyor. Bu giden filomuzun her türlü lojistik muhtaçlığını taşıyacak, onlara takviye verecek gemi. Bu da bu sene inşallah devreye girecek.
“MİR’LE BİRİNCİ SEFER TORPİDO DENİYORUZ”
SİDA’lar insansız olarak bazen otonom bazen insan konabilecek noktalar kondu. Üzerinde füzeler olabilir. Denizden denize, denizden karaya, silah kuleleri olabilir, deniz harbi yapacak torpidolar olabilir. Mir birinci sefer bu sistemlerle denizden karaya denedik, lakin birinci sefer torpido deniyoruz. Şu anda 5 firmamız SİDA yapıyorlar. 4 tanesi çeşitli işlevlerini icra ettiler. Deniz harbi, deniz altı harbi gerekirse. Hava savunma, ayrıyeten elektronik harp. Geçen sene bir SİDA’mız NATO tatbikatında elektronik harp icra etti. İnsansız sistemlerimizin her türlü kabiliyetler kazandırılması seyahati bu. Deniz altına girecek modellerimiz olur. Ayrıyeten küçük insansız modellerini çalıştığımızı söylememiz lazım. İnsansız deniz araçları, kara, hava araçları, bunlarla birlikte geleceğin muharebe ortamı şekilleniyor.
“PARMAK SALLAYANLARA ‘HADİ CANIM SEN DE’ DİYORUZ”
Torpidonuzun ve SİDA’nızın yerli olması değerli. Deniz altından, deniz üstünden gelen tehlikeler geldi. Bunların yerli olması farklı bir hoşluk. SİDA, torpido, silah kuleniz yerli. En ufak şeyde parmak sallayanlara tabiri caizse ‘hadi canım sen de’ diyoruz.
HÜRJET 1 AYDAN DAHA KISA MÜDDETTE UÇURULACAK
Uçuş dediğiniz şey çok emniyetli olması gerekiyor. Bütün sistemler hassas formda tekraren test ediliyor. Malum uçaklarda her sistem bir, iki yahut üçü yedeklidir. Onların da test edilmesi gerekiyor. Uçağımız tamam aslında. Tekerlekleri yerden kestiği anda içindeki pilotumuzun milyonda bir bile risk almasını istemediğimiz için hassas bir halde çalışmalar devam ediyor. 1 ay tahminen daha az, şu anda sistemler denetim ediyor, gün sayıyor. Bizim yerlileştirme olmazsa olmazımız. TUSAŞ’ın yaptığı tek uçak Hürkuş’tu. Öğrendikçe müddet daralıyor. Hürjet’e birinci gaye eğitim maksatlı. İki pilotlu oluyor. Bir öğretmen bir öğrenci. Bir adım sonra yakın dayanak uçağı haline getireceğiz; yani silahlandıracağız.
“ÜLKE İSMİ VEREMİYORUZ; ZİRA BİRİLERİ SIKIŞTIRIYOR”
Bu talep gelmeden proje ile ilgili kontrat imzalanmadan TUSAŞ’ın inisiyatif alıp başlattığı proje. Buralardaki çalışan gençlerimizin edindiği deneyim çok değerli. Dünyanın hiçbir yerinde bu kadar çabuk tecrübeyi elde edemezler. Hakikaten bulunmaz ve eşsiz bir fırsat. Kime ihracat yapacağımızı söylemiyoruz; zira birileri o ülkeleri sıkıştırıyor. Kimi projelerimizin zımnî tutulması gerekiyor. Rekabet, oluşturabilecek ambargolar, ihraç hususların önüne geçilmesi, elemanlarınıza daha fazla kanca atılması ve bir sürü bahis var.
“MİLLİ MUHARİP UÇAĞININ 2024’E SARKMASI ÇOK MUHTEMEL”
Her uçağın bir hangardan çıkışı, birinci piste koşturma ve sonra uçuş vardır. Ulusal Muharip Uçağı (MMU) da bu etaba geldi. Yer testleri yapılacak, motor çalıştırıldı. MMU çok akıllı, elektronik sistemin olduğu sofistike bir uçak. Kusurdun testlerden geçmesi gerekiyor. MMU’nun birinci uçuşu merak ediliyor. Temel Beyefendi (Kotil) 2023’te uçuracağız dedi. Ben biraz daha temkinli davranıyorum. 2024’e sarkması çok mümkün. Alışılmış ki çok süratli gideceğiz. Biz geciktirerek üzmek yerine beklenenden erken uçurarak şad etmeyi tercih ediyoruz.
“ALTAY TANKININ TESTLERİNE BAŞLAMAK ÜZEREYİZ”
Bir protokip çıktı. Seri üretimiyle ilgili bir şirket imzaladı. Motoruyla ilgili daha evvel size motoru ve güç paketini veren ülke geciktirmek ve vermemek üzere yola gittiğinde. Biz 18 ayda çizgiden çıkaracağız dedik. Bütün parametrelerin yerli yerinde olduğu vakit bu kelam konusu. Alternatif yol bulmak zorundasınız. Yıllarca uğraştık. Şu anda uzun vakit ulaştıktan sonra Güney Kore’deki güç paketinin adapte edilmesi ve testleri tamamladık. Güney Kore’den gelecek güç paketiyle Altay tankımızı üretebiliriz dedik. Altay tankımıza ek yetenekler kazandırılacak teknolojileri de edindik. Güney Kore’den gelen güç paketi ve bir dizi yenilikçi sistemler var. Artık kullanım testlerine başlayacağız. Altay tankımızın üzerinde çalışmaya başlayacağız.
