Seçimlerden evvel milleti tehdit eden ve depremzedelere ağza alınmayacak hakaretlere reaksiyonlar çığ üzere büyüyor. Habertürk Müellifi Murat Bardakçı, köşesinde ‘‘Bunlar, iktidar olma hayallerine dalan lakin hayalleri hakikat olamayınca kafayı sıyıran güruh…’‘ diyerek çarpıcı bir yazı kaleme aldı.
Bardakçı ayrıyeten Lider Erdoğan’a oy veren vatandaşlarımızı amaç alan Belçikalı Bakan Zuhal Demir’e de çok sert reaksiyon gösterdi.
Bu bireylerin hayvanlardan daha yabanî olduğunu belirten Bardakçı, ”Onlara sorarsanız, kendileri üzere düşünmeyen kim varsa tamamı aptal, bilgisiz, pislik, vesaire… Hatunun biri hem küfrediyor, hem de potansiyel katili oynayıp işi kendisi üzere düşünmeyenleri toplu halde yakmaya kadar götürüyor; “Tiktok fenomeni” olduğunu zanneden ucuz şaklaban seçmene belâ okuyor, mebzul ölçüdeki dizilerin sokakta görseniz tanıyamayacağınız figüranı “büyük sanatçı” havalarında milletin zekâsını lisanına dolamış hakaret ediyor da ediyor.” tabirlerini kullandı.
Depremzedelere hakerete de reaksiyon gösteren Bardakçı, ”İnsanlığı terketmenin tezahürü demek bu türlü oluyormuş!” yorumunda bulundu.
Bardakçı’nın ‘Hayvanat bahçesi’ yazısı şu halde;
Sokağa çıktığınızda artık adımlarınızı aman dikkatli atın; kalabalık caddelerde bile önünüzü, arkanızı, sağınızı, solunuzu güzelce ve devamlı kolaçan edin. Sakın ola ki tenha sokaklara o denli tek başınıza girmeye kalkmayın ve en kıymetlisi de, karanlık basmadan kesinlikle konutunuzda olun. İçeri girer girmez kapınızı kilitleyin, açık pencere varsa çabucak örtün ve önlemi bundan bu türlü hiç elden bırakmayın!
Zira sokaklarda hayvanat bahçesindeki kafeslerinden kaçmış yırtıcılardan kat be kat yırtıcı bir güruh dolaşıyor, her an onlardan birinin saldırısına uğrayabilirsiniz!
Bunlar, iktidar olma hayallerine dalan ancak hayalleri hakikat olamayınca kafayı sıyıran güruh…
Milleti tehdide seçimden haftalar evvel başladılar; “Aha işte geliyoruz, gelir gelmez hesap soracağız, size bakın neler neler edeceğiz! Gelmemize az kaldı, öfkemizden korkun, hiddetimizden titreyin ve bekleyin!” diye haykırıp durdular. Lakin gelemediler, gelemeyince de bütün hayalleri puf edip söndü, sonuçta akılları, fikirleri, başları bir tuhaf oldu. Yıllardır lisanlarından düşürmedikleri demokrasiyi, söylem ederken mangalda kül bırakmadıkları niyet özgürlüğünü, şampiyonluğunu yaptıkları kelam söyleme hürriyetini vesaireyi bir tarafa attılar ve onların gönlündeki partilere oy vermeyip de iktidara getirmeyen vatandaşa artık hakaret üstüne hakaret, tehdit üstüne tehdit yağdırıyor ve bol bol da küfrediyorlar.
Onlara sorarsanız, kendileri üzere düşünmeyen kim varsa tamamı aptal, bilgisiz, pislik, vesaire… Hatunun biri hem küfrediyor, hem de potansiyel katili oynayıp işi kendisi üzere düşünmeyenleri toplu halde yakmaya kadar götürüyor; “Tiktok fenomeni” olduğunu zanneden ucuz şaklaban seçmene belâ okuyor, mebzul ölçüdeki dizilerin sokakta görseniz tanıyamayacağınız figüranı “büyük sanatçı” havalarında milletin zekâsını lisanına dolamış hakaret ediyor da ediyor.
Bunlar bu türlü de Avrupa görmüşü, hattâ Avrupalı olmuşu farklı mı?
Aynı! Ailesi Türkiye’den gitmiş ve Belçika’da bakanlığa getirilmiş bir öteki hatun, yumurtadan çıkmış da kabuğunu beğenmemiş kuş misâli Türklerin ikili vatandaşlıktan yoksun edilmesini istiyor. Münasebeti de, Tayyip Erdoğan’a oy vermelerinin önüne geçebilmek!
Demokrasiye gel demokrasiyeeeeee, hem de en âlâsından Avrupa demokrasisine!
DEPREMZEDENİN BEDDUASI FENADIR!
Vahşetin en hayâsızına amaç olanlar da depremzedeler…
Felâkete uğrayanlar için söylenenleri burada tekrar etmeye bile utanıyorum fakat merak ediyorum: Seçimin sonucu ile depremzedeler ortasında böylesine sapık irtibatlar kurmak nasıl akla gelebilir? Hudutsuz nefretlerini ve hınçlarını depremzedeye kadar götürüyorlar diyelim, lakin hatırlarına gelenleri bu türlü açıkça yazıp söylemekten hiç mi utanıp sıkılmazlar?
İnsanlığı terketmenin tezahürü demek bu türlü oluyormuş!
Hırsları yüzünden en yabanî ve en acımasız yaratıktan da beter olan bu güruha bakın, memleketin nasıl bir uçurumun kenarından döndüğünü görün ve şayet seçimi kazanıp da iktidara gelebilseler idi neler yapabileceklerini hayâl etmeye çalışın. Ancak insan olduğunuz için ne kadar uğraşırsanız uğraşın, o düzeye inemezsiniz! İçerisinde insaniyetin zerresi kalmış olanın, hayallerinde bile bu kadar pespayeleşebilmesi mümkün değildir!
Böylelerine hayvanat bahçesini lâyık gördüğüm için öncelikle gözümün ışığı ve hayatımın neş’esi olan meskendeki hayvanlarımdan ve nihayet hayvanlar âleminin tamamından özür dilemem gerekiyor. Malûm zevâta “belhum adal” diyeceğim lakin anlamayıp Wikipedia’yı tırtıklayacaklar; öbür kelamlar etsem onların düzeyine inmiş olacağım, dolayısı ile rahatça anlayabilecekleri ifadeyi kullanıp “hayvanat bahçesi sâkinleri” demekle yetiniyorum.
Hayvan tâifesinden tekrar tekrar özür dilerim!
